20. Yüzyılın büyük meydan okumaları ve kaotik ortamında gerçekleşen 2.Dünya savaşı, hemen akabinde başlayan soğok savaş, seriye bağlanmış darbeler, ihtilaler, suikastler güç mücadeleleri derken, insanlığa dayatılan sözde demokrasi, özgürlük, eşitlik sloganlarlarının içerisinde bulduk kendimizi. Kapitalizm'min Neoliberal ekonomik modelinin yayılmacı politikaları karşısında dayanamayan Kominizm ideolojisi SSCB' nin dağılmasıyla son buldu. Başta ABD olmak üzere batılı devletlerin önderik etmiş olduğu daha fazla demokrasi "doğrudan demokrasi" hamleleri ortadoğu coğrafyası üzerinden silindir gibi geçerken, asıl maksadın enerji, petrol ve diğer yeraltı kaynaklarının ele geçirilmesi olduğu bizim ükemizde dahi kimi kesimlerin hala bilmediği, bilmek istemediğide aşikardır. Son dönemde kafkaslar,orta asya ve balkanlarda yaşanan büyük meydan okumalar bizlere gösteriyorki, yükselen Çin tehdidi öncesi Rusya'nın pasifize edilişidir.
ABD ve Nato için asıl tehdit Rusya değil Çin'dir. Bir kuşak, bir, yol projesiyle birlikte yayılmacı bir politika izleyen Çin, Dünyanın çeşitli yerlerinde alt yapı, üst yapı yatırımları yapıyor, hali hazırda limanlar satın alarak Dünyanın en ucuz iş gücü potansiyeliyle Dünyanın fabrikası olmaya hazırlanıyor. Bu tehdidi gören ABD hem Rusya, hemde Çin ile aynı anda uzun soluklu bir rekabet ve mücadeleye girmek istemiyor. Orta asya jeopolitik öneminin güçlenerek arttığı bu dönemde daha çok kargaşa göreceğimiz öngörülebilir bir durumdur. Uzun vadede ise sürdürülebilir olduğu öngörülememektedir. Bir başka güç mücadelesi ise Çin ve Rusya arasındadır. Nekadar batı itifakına karşı birlikte oldukları izlenimi verilmiş olsada, kendi iç dinamiklerinde çatışma içerisindedirler. Çin bir, kuşak, bir yol stratejisiyle dünyaya meydan okurken, Rusya ise Çarlık politikasını izleyerek "YENİDEN BÜYÜK AVRASYA" sloganıyla varlığını hissettiriyor. Değişen Dünya dengeleri ve Jeopolitik güç mücadeleleri bizlere gösteriyorki ABD ve RUSYA'nın Çin tehdidi karşısında anlaşacakları kaçınılmaz bir vaziyet almaktadır.
21.YÜZYIL JEOPOLİTİK GÜÇ MÜCADELESİNİN OLASI SOSYOLOJİK ETKİLERİ.
Korona virüs salgının getirmiş olduğu sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel ve siyasal değişimler, geliştirilen teknolojinin sosyalleşme olgusunun üzerinden silindir misali geçişi ve Dünya gıda arzında yaşanan kırılmalar, Kapitalizm'min artık yamayla kurtulamayacağının açık bir göstegesi olarakta karşımıza çıkmaktadır. 21.yüzyılın en büyük mücadelesi ise milyarderler ve orta, alt tabaka grubu arasında geçeceği öngörülmektedir. Önümüzdeki yıllarda artık halk tarafından basılan holding ve şirketler, kaçırılan büyük patronlar sahnelerini görmemiz kaçınılmazdır. Dünyadaki gelir dağılımındaki eşitsizlikler koronavirüs salgınıyla birlikte hız kazanarak dengeleri alt üst etti ve bu sürecin fitilini ateşledi. Devletler para, enerji, güç mücadelesi verirken nakitsiz toplum, evrensel Dünya vatandaşı gibi sosyolojik ve piskolojik değişim ve tehditlerlede mücadele edecekleri bir sınava girdiklerinide unutmamalı.!
YUNUS KAÇMAZER