DEVLETİN MALI DENİZ DEĞİL, ATEŞTEN GÖMLEKTİR

Kıymetli kardeşlerim 
Devlet malı deniz yemeyen keriz diye kendini kandıranlar, bilsinlerki devletin malı deniz değil ateşten gömlektir. Giyip çıkarmasını bilmezsen sonunu hüsran edecek kadar ehemmiyet gerektiren bir vazife.


Devletine hıyanet etmeyi kendine şiar edinmiş ve asırlardır mazluma umut olmuş, bu Necip  milletin malını kendi aralarında pay edip yemeyi  uyanıklık sayan haramzade bir takım yöneticilere göre, devletin bitmez tükenmez malı vardır. Bu aşağılık kimselere göre bir yolunu bulup devleti dolandırmamak kerizliktir. Halbuki şekilciliği sebebi ile müslümanı taklit eden bu riyakar ve münafık yöneticiler ( görevini hakkıyla yerine getirenler müstesna) Devletin malını, parasını ve imkanlarını gayrimeşru yollarla zimmete geçirmek, yandaşa ve akrabaya peşkeş çekmek de büyük günah sınıfında gark olmuşlardır. Çünkü kamu malı milletin malıdır. Bu malda herkesin hakkı vardır. Halkın ortak malı olan kamu malına zarar vermek  kul hakkı olan emanete tecavüzdür. Her yöneticinin, kamu malını kendi malı gibi koruması ve gözetmesi asli görevidir.

Devlet kurumlarında çalışan veya devletle iş yapan Herkesin; devlet malı konusunda son derece dikkatli olması, katti suretle çok basit bir şey veya çok az miktarda bir paranın bile haksız olarak zimmetine geçirmekten sakınmalı, bilirse kendisine karşılık olarak verilen rızkı daha hayırlı ve faydalıdır.Çünkü böyle bir suçu işleyenler kıyamet günü devlet malından çaldıkları şeyler boyunlarına asılı olarak gelecek ve mahşer de Hakkın ve halkın huzurunda rezil olacaktır.


Kamu kaynaklarını usulsüzce tüketen idareciler hakkında Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır: “Kim emanete (kamu malına) hıyanet ederse, kıyamet günü hıyanet ettiği şeyle birlikte gelir. Sonra da hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın herkese kazandığının karşılığı tastamam ödenir ve onlara haksızlık edilmez.” (Ali İmran 161). Devlet malına el uzatanların yaptıklarının karşılığı ibretlik.Bu sebeple Peygamberimiz, Efendimiz Nur Muhammet Mustafa (s.a.v) devlet malı yiyenlerle ilgili  şu uyarıda bulunmuştur:
“(Ey İnsanlar!) Sizden kimi bir iş için görevlendirdiğimizde, o bizden bir iğneyi veya iğneden daha değersiz bir şeyi gizlerse bu bir hıyanettir ve kıyamet günü onunla gelecektir. Bunun üzerine Ensar’dan siyah bir adam ayağa kalktı ve
“Ey Allah’ın Resulü, bana verdiğin memuriyeti geri alınız.” dedi. Hz. peygamber,
“Sana ne oldu?” diye sordu. Adam:
“Söylediklerini işittim.” dedi. Bunun üzerine, Peygamberimiz,
Aynı şeyleri şimdi tekrar ediyorum: “Bir kimseyi herhangi bir göreve memur edersek, o malın büyük, küçük hepsini getirsin, tarafımızdan verileni alsın, yasaklanan şeyden sakınsın.” buyurdu.

(Müslim: 1833) Bir başka örnekte:Hayber Gazasında, Peygamber Efendimize atılan oklardan Efendimizi (s.a.v)’ i korumak maksadıyla, önüne atılarak şehit olan sahabe için yanındakiler, ”Ne güzel ölüm, cennete gitti.. Falanca şehit, falanca şehit.”.” mealinde ki sahabe sözlerine, “Hayır, ben onu ganimetten (devlet malından) çaldığı bir abaya bürünmüş olduğu hâlde cehennemde gördüm.” (Müslim, İman, 48) dedi. Ölen sahabenin elbisesine bakıldığında, sahabenin sırtında henüz daha paylaştırılmamış ve kamuya ait  bir elbise kumaşının sırtında sarılı olduğu görülmüştür. Hz.Peygamber (s.a.v)’in verdiği bu ibretlik hadiseden devletimizi yönetenlerin ders alıp akli muhasebe işe kendilerini Çek ederler. Devlete hıyanet, malına tecavuz ve yağma  şehit olmalarına dahi engel,  devlet  malını zimmetine geçirenler bunun cezasını mutlaka ama mutlaka çekecektir. Çünkü devlet malında milyonlarca insanın be yetimin hakkı vardır. Şehitlik gibi yüksek bir makama erişmek bile, bu hakka tecavüz edenleri cezadan kurtaramadığından yukarda verdiğimiz örnekte yer vedik. Hz. Peygamber (s.a.v) Efendimizi korumak için okların önüne atılarak ölen sahabenin bile cennete gideceğini müjdelemiyor. Paylaştırılmayan kamu malına ait bir kumaş parçası için, hırsızlık suçu sayıldığından Cennete gidemeyen sahabenin durumu bu iken, kamu mallarını çarçur ve israf eden edenlerin ahirette nasıl hesap verebileceklerini sorgulamadıklarını  ve bu doğrultuda pişmanlık duyup çaldıklarını iade etmeli gerektiği şekilde emanet edilene layık olarak çalışmalılar.


Yine meşhurdur, Hz Ömer’in gece yarısı çalışırken sahabeler yanına geldiğinde, yanan mumu söndürerek, başka bir mum yakmasını merak eden sahabelere açıklaması tam bir ibrete şayan olan düsturdur. İşte adaletin timsali büyük halifenin söylediği söz:  ” Siz gelmeden önce yanan mumla, halkın ve kamunun işlerini yapmaktaydım. Ama siz gelince, kamu hizmetine ara verdiğimden kendime ait olan mumu yaktım. Kamuya ait olan mum ile şahsi işlerimizi konuşmanın vebalini ödeyemem…” mealinde ki  sözü, yüce dinimiz İslam’ın adaleti gözetmenin ve kamu mallarını korumaya verdiği önem açısından manidardır.
. Devlet sevgisi sadece bayrak sallamakla, bayrak asmakla olmaz. Devletini seven  görevini en iyi şekilde yaparak devleti zarara uğratmayan, devletin çıkarını her anlamda koruyan kimselerdir. Özellikle küresel ekonomik saldırılarla mücadele ettiğimiz şu günlerde daha duyarlı ve hassas olmak durumundayız. Sadece hassas olmak yetmez, devletin malını korumak her vatandaşın, Müslümanın asli görevidir.
Ne imiş Devlet malı deniz değil, ateşten gömlekmiş.
Allah zalimliğe meyleden bu yöneticileri islah edip vaz geçirsin inşallah. 

ARAŞTIRMACI/YAZAR
Memet Raşit KILIÇ…

YORUM EKLE