ELİTLER VE ELİTİZİM-5-

Demokrasilerde “iktidar eliti” milletin başına gelmiş en büyük bela ve nüsülettir. İktidar, lider, parti, fikir akımı ve seçmen kitlesi katmanlarından müteşekkil olduğundan ; tıpkı değerlerine ve devletine düşman olan  muhalefet gibidir… İktidar elitleri en ileri şartları tartışmaya ve gerekli kararları vermeye yetkin oldukları gibi, ekonomik tedbirler vs. Sorumluluklarında olmasına rağmen kediye teslim edilen ciğer misali ekonomiye en büyük tehlikeyi onlar arz eder.

Şimdi elitlerin Sermaye ve politika ile kurduğu dengeye bakalım. Örneğin küresel güçteki bir ülkede merkez bankası ve iktidar öndedir. Ama gizli bir el olan elitler aralarında bütün nimetlerden faydalanırlar. Eğer merkez bankası para basan ise iktidardakiler de buna göre iç ve dış politika anlamında icraat yapanlardır. Devlet Başkanı dahil, bütçelerin altına imza atan politikacılar aslında birbirine karşılıklı sorumlulukla  halkın  yükümlülüğünü üzerlerinde hissederler ise milli egemen bir yönetimin iş başında olduğunu anlaya biliriz. Ancak elitler böylesi bir sorumluluk hissetmez, işini hakı ile yapan politikacılarında emeğini hiç etmek sureti ile halkın kaynaklarını kendi menfaatine kullanır ve ülkenin gelişimi, ilerlemesi önünde en büyük engel teşkil ederler. Kapitalizmin hizmetkarı elitler  kendilerini bizzat sistemin içinde ve karar verici olarak tanımlar.

Elitizmin içselleştirilmiş sistemleri  elitlerin zihinlerde karşılıklı ve bağımsız kontrol edilen erklerin bulunmadığı düzenlerdir. Demokrasilerde  yasama, yürütme, yargı erklerinin varlığına rağmen,  maalesef elitler kendilerini bu mesuliyetten müstağni tutar ve millet üzerinde tahakkümü, taasübü , israfı ve istismarı kendilerine mübah görür, hukukun üstünlüğüne değil, üstünlerin hukukuna inanır ve icra ederler. Oysa milli egemenliği misyon edinmiş yöneticiler söz konusu sorumluluğun üzerine bir de kontrol ve sorun giderme mekanizması dahil ederler. Milli. Egemencilerde bu bilinen erkler üzerinde halkın idaresi  hakimdir.. Bağımsızlık ve denge prensibine riayet edilir, akabinde , karşılıklı sorumluluk alınarak birlikte birbirlerini fiilen kontrol ederler . Bakan bile olsa bütçeyi, “Nasılsa güven oyunu aldım, diğer bütçe kontrolörleri de raporunu hazırlamak zorunda, öyleyse bu yıl bu iş tamamdır!” deyip bütçeye taktığı hortumu kendine, aile fertlerine ve yandaşlarına peşkeş çekemez.

Milli egemen yöneticiler için yasama, yürütme ve yargı erkleri kendi içlerinde tam bağımsızdır, hatta öyle ki onlar bunların bağımsızlıklarının teminatıdır. Kati surette sistemde kimse sorumsuz değildir. Bir kere oy verip daha sonra ikincisinde önüne sandık konmasını bekleyen halk, bu erkleri hem kontrolde hem de aralarındaki tıkanmaları gidermede yeterli ve yetkilidir. Millete yutturulmaya çalışıldığı gibi bir ülkede vukuu bulan bir sorunu giderecek olan toplumun yüz karası, tamahkar elitler değil, sistemde bütün yapıların birbirleriyle dengeli bir şekilde konumlanması ve sürekli sorumluluk üstlenmelerini sağlayan milli egemen yöneticilerdir. Bu milletin hissiyatı ile yönetime talip olan milletin evlatları tarafından sistem içindeki politikacıların ve icracıların üstünde kontrol sağlanır ve sorunları gidermek için köprü kurulur. Hukuk ise sürekli işin içindedir ve içtihat oluşturarak daha sorun çıkmadan toplumun önünü açar. Bu pozitif hukuk un icra edilmesinin delidir. Sistem ekonomi alanında bir karar verecek ise birbirini dengeleyen tüm sorumlular bunu önceden belirginleştirirler ve politikacılarla bürokratları geri plandan izleyerek kontrollerini sağlarlar. Beklentiler ve izlemeler sistem içinde gizli tutulur. Ama açık bir şekilde kamuoyu tartışır, engel konmaz, medya bazı konuları açıklar, bazı politikacılar ve bilim adamları görüşlerini ortaya koyar, milletin yararına milletin hissiyatı ile hareket ederler.

Adalet ve hukuk herkes için  gereklidir. Siyasi elitler veya post elitler hukukla oynayarak toplumu ve devleti istismar etme temayülü içindedirler. Evet doğru okudunuz, hukuk camiasını da siyasi elitler daraltır. Sonra bundan en fazla hukukçular zarar görür. Milli egemen yöneticilerce idare edilen toplumlarda kişisel hırs ve menfaatlerin ortalıkta görünmemeleri, ön planda sadece adaletin tesisi için hukukçuların görünmeleri hukukun işlemesi bakımından gayet işlevseldir. Bu işlevselliği sağlayarak adalet için terazinin dengede durmasını zorunlu hale getirirler. Milletin yararını gözeterek kurulan bu dengelerin doğal şartlarda ülkede tesis edilmesi demokrasinin en fazla ihtiyaç duyabileceği türden garantilerdir.

Araştırmacı/Yazar 
Memet Raşit KILIÇ…

YORUM EKLE