Genel olarak Ortadoğu kültüründe ve ülkemizde “elitizmin ” anlayışı hakimdir.. Bugün dahi birçok Arap ülkesi milli egemen gibi görünsede elitist bir yapının kabile taasubuna maruz kalmış toplumlardan oluşur. Yeraltı zenginliklerini elinde tutan ve Batı ile ilişkisi iyi olan kraliyete yakın kişiler ülkelerinin elitleridir. Müslüman ülkelerin çoğu için şu tespit yapılabilir, kapitalist ama kapitalizme karşı, demokrasiye inandığını söylüyor ama sadece sandık demokrasisinin yeteceğine inanıyor, eğitimini ideolojiyle tek tip yapma eğilimi yüksek, parlamenter demokrasinin yetmediğini ifade eden siyasi kanatlara sahip fakat yeteri kadar milli egemen olgusu ile Hakkı yüceltmek ve halkın refahını ideoloji olarak benimseyen, yetişmiş siyasetçisi yok , yada dikta edilen sistem buna izin vermiyor. Bu sebeple halkın hissiyatını güden milli egemen bireylerin de işin içinde olduğu bir kontrol mekanizması ve ereklerin eşitliği ve düzeni yok, elitizmin diktasına ve menfaatine evrildiği için global arenada güçlü bir istihbarat servisleri de yok… Bütün bunlar; Aslında boşa değil, bir anlamı var. Özellikle Ortadoğu’da belli bir kesim başka türlü bir iddia içindedir. Gerçekten kapitalizme, Batı tipi kalkınma kalıplarına inanmıyorlar. Bu yüzden dini inanışıyla bütünleşmiş bir yaklaşımı olduğu için dini istismar ederek himaye edilip kaynaklarının elitizmin merkezine akıtılması kaçınılmazdır. Elitler bu halkları dünyadaki imkanları kullanmak, ve o imkanların sahiplerine minnet etmeyip karşı durmak ve bu suretle, dini hassasiyeti olan halka öbür dünyanın kapılarını aralama uğraşı verdiği izlenimi verir, dünyanın her yerinde elitizmin istismar yöntemleri aynıdır lakin hepsinde başarı sağlarlar çünkü ahlaki hiçbir kaygıları olmadığı gibi riyakarlıktada ordiyanus profesör niteliğinde ihtisas sahibidirler!..
Bu yaklaşımı başka alanlarda ve dünyanın hemen hemen her yerinde görmek mümkündür. Örneğin elitlerden bazıları kendilerine dini bazı sapkınlıkları savunmak yönüyle tarihsel kökleri olan tarikatlarla ilişkilendirirler. Elitizmin günümüz elitleri tarafında menfaat bazlı etkin kılmak üzere inanç ayrımı ile bu aşırı uç yaklaşımları belli bir radikal düşünceye odaklarlar, ekonomik, sosyolojik, politik ve güvenlik boyutunda, radikal dini bir grup motivasyonunu elitizmi işaret ederek belli coğrafyalarda teröre yönlendirip, toplumu kaosa ve açlığa sürükleyip kendilerine mahkum ederler.
Bize “milli egemen güç” gereklidir, kapitalizmin fahişe ruhlu “elitizmi ” değil! Bugünün küresel düzeninde insanılığın haklarının adil bir düzende korunup taksim edilmesi üzere, olması gerekenin doğal biçimde serpilip, hayata geçirilmesi için iklimi uygun hale getirmek, elitizm ile mücadele ederek zaptetikleri her su yolunun köşe başlarından kaldırıp bunlardan kurtulmak şarttır. Yoksa normal olmaktan uzak şartlar elitizme rahmet okutacak yalaka taşeron elitleri doğurur ya da lokal siyasal elitlerden bir adım bile ileri gidilemez ve milletler varlık içinde yokluk Yaşar, fakr-ü zaruret içerisinde bugün olduğu gibi debelenmeye devam ederler. Özellikle milli egemen bireyler ile elit bireyler arasındaki farklarda bu tartışmaların bir önemi olacağından dikkatlerinizi celb etmek istedim. İstismar alanlarında bu tür olasılıkların kendileri ve etkileri gözden geçirilmesi gereken noktalardır. Millete cehenem azabını bu dünyada yaşatan fahişe ruhlu kapitalizmin gayri meşru çocukları olan (istismar etmeyenler müstesna) elitlerin yaptıkları fikri ve fiili ; insanlık suçları olan, hortumculuk, istismar, riyakarlık, anarşi ve terör sebebi ile milletlere ve insanlığa karşı mesul görülüp yargılanması ve yaptıklarının fitil fitil burunlarından getirilmesini temenni ederek “ elitler ve elitizm “ konulu yazımızı neticelendiriyorum.
Araştırmacı/Yazar
Memet Raşit KILIÇ…