FARK EDİP FARKINDALIK OLUŞTURMAK

Kıymetli kardeşlerim, toplumumuza her anlamda telafisi na mümkün zararlar veren elitist zümreyi, her yönü ile ele almaya çalıştık. Cehaletleri sebebiyle, milleti ve insanlığı hüsrana ve hayal kırıklığına uğratan bu kitlenin, aslında insanlığın hizmetine sunması gereken, ancak onlar tarafından bir istismar aracı olarak kullanılan ihtisasları ile böbürlendiklerinden bahsetmiştik. İhtisas ilmin gereğidir. İlim, insanlığın real olarak sürekli yükseldiği bir yoldur. İlim aslında tarafsız bir güç olduğundan, sadece güzellik ve kötülük ile ele alınıp anlatılamaz. İlim ancak kendisine sahip olan yöneticilerin elinde ve egemenliğinde çalışır.


Bu sebeple hayra hizmet edeceği gibi, şerre hizmet etme olasılığı da mümkündür. İnsanlığımızı ilme sevk eden en büyük etken yine, insanlığın bizzat kendisidir. Zira Allah’ın insana, ilme karşı bir sevgi, kuvvete karşı bir muhabbet, evrende cereyan eden olaylara karşı egemenlik kurma ve bu egemenliği sürdürmek için iktidar duygusu vermiştir. Şanlı tarihimize dönüp baktığımızda, ihtisasın gerektirdiği ilme sahip devletlerimizin yöneticileri, gururlanacağımız birden çok maddi ve manevi miraslar bırakmışlardır. Dikkatlerinizi celb etmek üzere, örneklerle bir tespit de bulunmak istiyorum. Bakınız; Selçuklu imparatorluğu iktidarında devletin bir tarzı, kendine özgü askeri ve savunma sistemi, mimarisi, hukuku, eğitim sistemi vardı.  Akabinde daha Selçuklu imparatorluğu yıkılmadan vücut bulan Osmanlı imparatorluğu Selçuklu’nun bıraktığı miraslarla, maddi ve manevi miraslarla yetinmeyip, bu mirasları geliştirerek kendine özgü mimariye, mühendislik, hukuk, tıp , askeri ve savunma sistemi, eğitim vs geliştirmiş ve bugüne ulaşması sebebiyle istifade etmemiz üzre bize miras bırakmışlardır. Lakin Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılması sonrası vücut bulan, neredeyse 100. yaşına girmiş Cumhuriyetimiz, bırakın kendine özgü değerleri miras bırakmayı, kendinden önceki devletlerin bıraktığı mirasa sahip çıkıp, geliştirmeyi, kendine özgü bir mimariye, mühendislik, tıp, eğitim, hukuk sistemi geliştirememiştir.


Dikkat buyrun lütfen; binlerce imamımız var. Ama bunlardan hiç kimsenin, bir mevlana, bir Seyit Şeyh Hüseyin (K.s), bir Seyyid Şeyh Muhammed Raşit (K.s), bir pir sultan Abdal, bir Said Nursi, bir Abdulkadiri Geylani olup, toplumu ahlaken ihya etmek gibi bir amaçları olmamıştır. Tek amaçları, namazı kıldırıp yarıda bıraktıkları şahsi faaliyetlerini devam ettirmek olmuştur. Yine binlerce  mimarımız var. Ancak hiçbir tanesinin bir mimar Sinan, mimar Hayrettin, Sedefkâr Mehmet ağa, mimar Kemalettin olup, milletin huzurla yaşamlarını idame ettirebilecekleri bir mimari tarzı hayata geçirmek gibi bir amaçları olmamıştır. Yine binlerce mühendisimiz var. Ama hiçbirinin İsmail El-Ceziri gibi olup, buluşları ile zamanın ruhuna uygun, milletini geleceğe hazırlamak gibi bir gayesi olmamıştır. Yine binlerce hukukçumuz var. Ancak hiçbirinin, üç kıtada altı asır boyunca farklı etnik Kökenlere mensup milletleri bir arada, adaletle yöneten Osmanlı hukuku gibi bir anayasa metni oluşturma gibi bir gayeleri olmamıştır.

Yine binlerce doktorumuz var. Lakin hiçbirinin bir İbni Sina gibi olup, milletin ve insanlığın hayatına kast eden, salgın ve mikroplarla başedebilecek bir aşı geliştirme gibi bir gayesi olmamıştır. Bu şekilde mukaddes gayesi olan vatan evlatlarıda maalesef sistemin başında oturmuş bu elitlerce engellenmiş, müsaade edilmemiştir. Başka bir örnekte ise hemen hemen her meslek grubunu temsilen, oda ve sendikalar var. Bütün bunların varlık gösterme amaçları, temsil ettikleri meslek gruplarının işlerini kolaylaştırıp, devlet otoritesine karşı, temsil etikleri meslek erbaplarının haklarını savunmak, iken, bu oda ve sendika yöneticileri, kendilerine bu vesileyle oluşturdukları bütçelerle, adeta hükümranca zevk-ü sefa içerisinde yaşıyorlar. İsrafın envai çeşit örneklerini sergiliyorlar. Buralar bugün, bu kimselerce menfaat kapısı olarak görülüp, asıl amaçlarının dışında kullanmaktadır. Belirtmiş olduğumuz bütün bu olumsuzluklardan kurtulup, insanca yaşamak adına birey olarak, vatandaş olarak, haklarımızı ve bizi yöneten insanların görev, sorumluk ve yetkilerini, çok iyi öğrenip, bu şahısları yetkilerini kötüye kullanmaları halinde reaksiyon göstererek, birlik ve beraberlik içerisinde hep bir ağızdan uyarmalı ve karşı durmalıyız.

Bugün müslümanların azılı düşmanları olduklarını, İslami fobiye vermiş oldukları destekle kanıtlayan, AB ve batılı devletler topluluğunun özendiğimiz, kendi milletinin adaletle müreffeh bir hayat yaşıyor olmalarının yegane sebebi, toplumlarının yukarda bahsini ettiğimiz duyarlılığa sahip olmalarıdır. Bugün, dünyada ve ülkemizde en büyük tehdit ve tehlike sadece fetö ve pkk değil, menfaatleri uğruna her türlü değer yargısını ayaklarının altına alıp istismar eden yöneticilerdir. Bunların istismarı ve ihanetleri ile devletimiz zaafa düşmekte, milletimiz zarar görmektedir. Bunlara karşı sizleri uyarıyor ve reaksiyon göstermeye davet ediyorum.
Unutmayın ki, farkına vardıklarımız ile farkındalık oluşturarak, insanca, müreffeh bir hayat Yaşayacağımız gibi, ecdat misali kendimizden sonraki nesillere gurur duyacakları insanlığa adaleti sunan devlet mirası bıraka biliriz.

Araştırmacı/Yazar
Memet Raşit KILIÇ…                                                         

YORUM EKLE