İnsanın olduğu ve hayatın sürdüğü her coğrafyada, yöneten ve yönetilen insan mefhumu mevcuttur. Hayatın idamesi toplumun bir arada yaşaması buna bağlıdır. Yaratılmış hiçbir varlık başıboş değildir. Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v) şöyle buyurur; “Hepiniz çobansınız ve güttüklerinizden mes’ulsünüz.” Çoban sürüsünden mes’ulse, idaresi altındakiler hususunda hayrın ve şerrin de ortağıdır. Bu nedenle sürüsünü iyi idare etmek gibi bir mes’uliyeti vardır. Bu eşsiz nasihate rağmen günümüzde yöneticiler yönettikleri makamları menfaatlerinin temini üzere örneği görülmemiş bir riyakarlıkla istismar aracı olarak benimseyip, mesul oldukları toplumları telafisi namümkün sıkıntılara gark etmişlerdir.
İnsanlar , dünya arenasında yaşadıkları hayatta tabi oldukları konjektür gereği emir alır veya emir verir konumdadır. Hayatlarını sürdürebilmeleri adına bu toplumsal kurala uymak zorundadırlar. Bulundukları ülkenin gelişmişliği, yaşadıkları toplum, bulundukları statü sebebi ile yönetim o kadar hayatın içine nüfuz eder ki, yönetimde bulunanlar adeta kader belirleyici konumdadırlar. Ticaret, eğitim, aile içi, kurumsal yapıya sahip birimler, kamu merkezleri, tarımsal faaliyetler, sağlık, askeri ve daha birçok alanda yönetimle iç içe, olumlu ya da olumsuz mutlak etkilenme söz konusudur. İdare makamı zalimse, milleti mazlum, adilse Mesut bir şekilde idare ederler.
Toplumların himaye edildiği Yönetimlerin başında bir başkan ya da müdür bulunur. Onun da etrafında yardımcı ya da yardımcılar, yönetim kurulu ve diğer organlar yapıyı tamamlar. Yönetici devlet başkanı, kral, vali, komutan, belediye başkanı v.s. Şeklinde isimlendirilir. İdare şekline bağlı olarak bu makam isimleri değişkenlik gösterir. İdarecilerde karakterleri sebebi ile iyi yada kötü diye sınıflandırılır. Örneğin; yönettikleri milletin yararına gecesini gündüzüne katıp heva ve hevasatına uymadan milletini münhasır medeniyetler seviyesine taşımak için didinip, duran idarecilerin, benzeri, alt yada üst makamlarında bulunan yöneticiler mesul oldukları milletin yararını görmezden gelerek milletin kaynakları olan bütçeleri har vurup, harman savururlar. Kaynaklarını yönetmekle görevli oldukları halka tepeden bakar, hoyratça muamelede bulunur, tepeden bakarak hakir görmek sureti ilede kul hakkına girmiş olmakla yetinmeyip, yönetim işinin ruhuna aykırı birşekilde iletişimde nezaketsizliğin teşhiri durumundadırlar.
Her mesleğin ve yaşam biçiminin kendine has özel ve dokusu mevcuttur.. Yönetim sanatının insancıl ve uygulanabilir olması tüm bu iletişim kanallarının açık tutulması ve metodun düzgün kullanılması ile mümkündür. Bu sebeple yöneticilerin toplumu yönetirken yaptıkları hatalar, hedeflemiş oldukları talan, israf , menfaat temin etmelerinde amaçlarına ulaşmalarında engel teşkil etmesi beklenirken, bazen baskı, bazen riyakarlık, bazende subnilminal tekniklerle tereyağından kıl çekercesine kolay bir şekilde insanları istismar eder, ve amaçlarına ziyadesi ile ulaşırlar.
İdare mekanizmasının iyi işletilmesi bu makamda bulunan şahsın karakteri, ahlaki değerleri ve topluma karşı aidiyet bağı ile direk bağlıdır. İcra edilen işlevler bu organın önemini de ortaya koyar.
Bu yüzden millet olarak duyarlı davranıp, yönetimimize talip olan insanların seçiminde liyakatleri, değer yargılarına duyarlılıkları, millete aidiyet bağlarının samimiyet düzeyine dikkat ederek, yönetime müdahil olmamız insanlık ve vatandaşlık görevimizdir.
Araştırmacı/Yazar
Memet Raşit KILIÇ…