İNSANIN KENDİSİYLE SAVAŞI

Biz kimiz?
Olduğumuz kişimi?
Olmak istediğimiz kişimi?
Yıllardır bu soruyu kendime sorarım. Bazen bu soruyu kendime sormaktan çekinsemde sorarım yinede. Çekincemin sebebi gerçeklerin bir tokat gibi yüzüme çarpacağından değil. Çekincem kendimi hala bulamayışımdır. 
Hayat bir yoldur. Biz ise yolumuzu içimizde taşıyan bir yolcuyuz. Duruyoruz, tökezliyoruz, bazen düşüyoruz, bazen son sürat ilerliyoruz.
Gündüzlerimiz daha sakin. Çünkü insan kalabalıklarının arasından süzülüyoruz zaman tünelince. Ve geceler. Ah o bitmeyen, insanı yakan, titreten ve ölümü gösteren geceler.
Gündüzleri olduğumuz, geceleri olmak istediklerimiz arasında; Akıl ve kalbimiz arasında kendimizle boğuşup savaşıyoruz. İnsanoğlunun kendisiyle savaşı hiç bitmedi. 21.yy Dijital çağının getirdiği sosyo-psikolojik sorunlar, insanın zamanı hızlandırma çabası, hemen ulaşma, ilk olma ve tüketimi artırma mücadelesi, duygusuz, ben merkezci ve biz duygusundan yoksun toplumlar yarattı. Türkiye olarak bizde bu kültürel değişimden nasibimizi aldık. 
Kendisini tanımayanlar, başkalarını tanıyamazlar. Herşey kendini tanımakla başlar. Tevekkül edeceğiz ve kendimize şu soruları soracağız.
Ben kimim? Yaradılış gayem ne? Ne için yaşıyorum? Bu dünyada ki mesuliyetlerim nelerdir? Bizden önce yaşayanlar, eskinin toprak yollarında ayak izleri bıraktılar ve göçüp gittiler. Ben hangi yolun yolcusuyum?
Cemil Meriç bir sözünde şöyle diyordu. "Kendini tanımak marifetler'in marifeti dir" derken tıpkı bu günleri anlatır gibiydi.
Aslında insanın kendisiyle savaşı ruhun gitmek isteyip te bedenin gidememesi savaşıdır. İç dünyasında fırtınalar koparken, bedenin suskun olmasıdır. İmkanlar içinde imkansızlık savaşıdır. Vaktinden evvel çiçek açmazken, vaktinden evvel ulaşma çabasıdır. Hayal ile hayal perestlik, düş ile kaygı savaşıdır.
Bu savaş insanoğlu varolduğu günden bugüne hiç bitmedi ve hep süre geldi. Bana göre yeryüzünde ki bütün savaşların ilk tetikleme noktası, insanların kendisiyle savaşının dışa vurma isyanı'dır. İnsaoğlu hiçbir zaman kendisini kabullenemedi. Bununla birlikte başkalarına tahammül edemedi.
Evet kıymetli okurlarım. "Gündüzleri kendimiz olarak yaşadığımız" hayatımıza, geceleri "olmak" istediğimiz, fakat "olamadıklarımızla" karanlıklar  gırtlağımıza çöküyor ve kendimizle savaşıyoruz.
Peki nasıl barışacağız kendimizle?
Önce kendimizi tanıyacağız. Kendimizi tanımak için hayatımızı sorgulayacağız. Yukarıda sorduğum soruları kendimize soracağız. Kendimizi olduğumuz gibi kabullenip değişime hazırlıklı olacağız. Kendimizi çağın gereklilikleri üzerine değişime ve gelişime dayalı yetiştireceğiz. Kendimize olan öz saygımızı tekrar kazanacağız. Kendimize rasyonel hedefler koyup, bu hedefler uğruna mücadele edeceğiz. Kendimize olduğu kadar, bizim dışımızda ki insanlara da tahammül etmeyi ve saygı duymayı öğreneceğiz. Negatif düşüncelerden arınıp, pozitif düşünceleri önce içimizde yeşertip, içimizde sevgiye ve güzele dair ne varsa büyüteceğiz. Bunu başardığımız gün kendimizle barışacağız ve barış içinde bir dünyayı kendimizden başlayarak kuracağız.

Saygılarımla...
YUNUS KAÇMAZER

YORUM EKLE