Dünden bugüne kendini dünya devletlerine kullandırmayı bu uğurda alçakça sivil asker gözetmeksizin katliamlar yapan Ermeni diyasporası yapmış oldukları insanlık suçlarını örtbas edebilmek adına: Dünyada her yıl, özellikle de Nisan aylarında yeniden gündeme oturan 1915 Olayları bu yıl da beklendiği gibi Fransa ve İtalya’nın aldığı kararlarla yeniden uluslararası kamuoyunda yerini almıştır. Günümüzde "Ermeni Sorunu" olarak bilinen 1915 Olaylarının temelleri 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda imzalanan Ayastefanos Antlaşmasına dayanır. Dönüşüm süreci geçiren bu sorun, Soğuk Savaş döneminde ise farklı bir noktaya taşınmıştır. Günümüzde daha ziyade 24 Nisan anma etkinlikleri çerçevesinde gerçekleştirilen Aslı ile alakası olmayan İftira ve bühtan yağını ajitasyon faaliyetlerin de katkısıyla, artık herkes tarafından bilinen uydurma bir senaryoya dönüşmüştür. Ermeni meselesiyle ilgili olarak dünyanın en ücra köşelerinde bile 1915 çarpıtılan Olaylarına ithafen anıt, heykel, sütunların dikilmesi, çeşitli ülke parlamentolarında Türkiye karşıtı karar, tasarı ve kanunların kabul edilmesiyle birlikte bu husus artık sıkça çeşitli ülke parlamentolarında siyasetçilerin iç politik malzemesi olarak kullanılıyor.
Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki kayıtlara göre Ermeniler sadece 1914’ten 1919 tarihine kadar 1 milyondan fazla Müslümanı katletmiş. Bu tarihten sonra da katliamın devam ettiğini ortaya koyan belgeler, 1914’ten önce 93 Harbi olarak bilinen Osmanlı-Rus harbi sırasında Kafkasya’da öldürülen binlerce Ahıska Türkü’nü bu rakamlara dâhil etmiyor. Aynı şekilde Ermeni zulmünden kaçmak isteyen 2 milyona yakın ahalinin yarısının bu göçler sonucunda öldüğü de sözü edilen verilerin içinde değil. Dolayısıyla bütüncül bir rakamla bahsedildiğinde Ermenilerin kendi uydurma ve abartı rakamlarının dahi çok üstünde Müslümanı katletmişlerdir.
Azeri resmî kaynaklarına göre, 1992 yılında Ermeni güçleri 25 Şubatı 26 Şubat'a bağlayan gece Hocalı kasabasının giriş ve çıkışını kapayıp, 83 çocuk, 106 kadın ve 70'den fazla yaşlı dahil olmak üzere toplam 613 Azeri vahşice öldürüldü, toplam 487 kişi ağır yaralandı.
Sekiz aile tamamen yok oldu, 487 kişi sakat kaldı ve 1275 kişi esir alındı. Esir alınanlardan 68’i kadın ve 28’i çocuk toplam 150 kişinin yaşayıp yaşamadığı belli değildir.
Ermeni devleti ve diyasporası bütün bu insanlık dışı katliamlarına rağmen akıllanabilmiş değil. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bürokrasinin bütün aşamalarını barışçıl yollarla denemesine rağmen, saldırganlıklarından ve alçaklıklarından vaz geçmiş değiller. Bugün içerisinde bulunduğumuz hafta İçerisinde, kardeş ülke Azerbaycan’a Haince yapmış oldukları top atışında dört kardeşimizi şehit etmişlerdir. Bu süreçte devletimizin kardeş ülke Azerbaycan’a vermiş olduğu desteklerden yana müteşekkiriz. Sadece devletimiz değil, milletçe iki Devlet tek millet olarak adl ettiğimiz kardeş vatanımız Azerbaycan’ımıza göğüslerimizi süper edeceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın. Ermeni diyasporası ve onları piyon olarak kullanan batılı şer devletleri, bugünkü Türkiye’yi İsmet İnönü dönemindeki iktidarla karıştırıp, kıyım başlatmak istiyorlar. unutulmamalıdır ki Bugün Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde 15 Temmuz gibi hain ve kanlı bir darbeye dahi göğsünü siper etmiş, hainleri perişan edip bir gecede devletin iradesini elinde tutan sahip çıkan bir millet var. Azerbaycan yalnız değildir. Kimi içimizdeki yazarlar, çizerler Türkiye’nin, Suriye, Libya, Irak’ta 3 ayrı cephe açtığını ve bu süreçte batılı ülkeler tarafından Azerbaycan ve Ermenistan savaşına taraf olması halinde dördüncü cepheyi açmaya zorlandığını belirtiyor, sağ duyu çağrısı yapıyorlar. Bu söylemi dillendiren gazeteciler, yazarlar 1944’te İsmet İnönü'nün emriyle146 Azeri sığınmacının Boraltan Köprüsü'nden geçirerek Ruslara teslim edenlerle aynı tiyniyettedirler. Zira Allah Nurunu tamamlayacaktır. İsterse Devletim 11 ayrı çephede zulme savaş açsın, millet olarak canımız malımız ve dahi ruhumuzla devletimizin ve devlet başkanımızın yanındayız.
Araştırmacı/Yazar
Memet Raşit KILIÇ…
Yorumunuza saglik