Elitinlerin ihtisasları, yaşadıkları müreffeh hayat standartları sebebi ile erdemli bir amaçla donanması gerekirken, maalesef ülkemizde menfaat fahişeliğine en ideal örnek niteliğindeki elitlerin, görüşüne göre erdemli olmak yerine, etiği hiçe saymak ancak bunu subnilminal tekniklerle istismar yollu yapmak daha doğrudur. Oy sa bunların menfaatin ve kul hakkının hertürlüsünden arınmış ve billurlaşmış olması beklenilir. Günümüz elitizmin figüranlarında ve ağa babalarında güç, doğallık, ahlakilik tartışmalı hatta yok derecesindedir. Bu tecrübeden şu anlamı çıkara biliriz: Su yolunun bütün köşe başlarını menfaatleri sebebi ile tutan elitizm ahlaktan ve etikten vazgeçilebilen bir seviyede tavizsiz ısrarla ilerlerken, milli egemen anlayışta ahlaki olandan vazgeçmemek Hakkı ve hakikatin savunucusu olup, milletin yararına vazife icra etmek vaz geçilmezdir. Makamı riyakarlık hilesi ile gasp eden elit, durumu ve yaşamı hazmedemediğinde, aslında hizmetinde bulunduğu milletin kaynaklarını kendi menfaatine, yandaşlarına ve aile talukatına peşkeş çekerek hoyratça israf etmekte kendine bir beis görmez. Namaz kılanla abdestsiz namaz Kılar, Kuran-ı Azimuşşan’ı okuyana hiç ilgi duymamasına rağmen dinliyor görünür, Cuma günleri camide ön safı kimseye kaptırmayıp, bakın ben burdayım izlenimi verir, Sünni ile oturup Hz.Osman’ın şehit edilişine üzülür gibi yapar, Alevi ile Kerbela’da hunharca Şehit edilen Hz. Hüseyin’ i şehit eden yezide lanet okur gibi yapar, lakin aslında kendisi izahatını yapmaya çalıştığımız bu gayri ahlaki uğraşı sebebi ile yezitten daha lanetlidir. Çünkü yezit bu anlayışın babası konumundadır. Bu çıban vazifesi gören lanetli güruh riya kıyafeti giymeyi becerdiklerinden, asla üstünün kirlendiğinin dillendirilmesene izin vermezler; çünkü böyle bir durum elitizmin semantik etkisini zedeler ve dolayısıyla menfaatlerine tehlike arz eder.
Bu riyakarların Hayalle eşdeğer vaatlerine, dini ve değerleri istismarlarına değil, icraatlarına bakıp değerlendirelim, Hz. Ömer’in (r.a)’ın dediği gibi “Kişinin namazına, orucuna bakmayın; konuştuğunda, doğru konuşup konuşmadığına, kendisine emniyet edildiğinde, güvenilirliğini ortaya koyup koymadığına; dünya kendisine güldüğünde, takvayı elden bırakıp bırakmadığına (menfaat anındaki tavrına) bakıp öyle değerlendirin.” (Kenzul-Ummal, h. No: 8435) istismara meyillerinden bu şerli güruha karşı ehemmiyeti elden bırakmamalıyız.
“Kişinin namazı, orucu sizi aldatmasın. Dileyen oruç tutar, dileyen namaz kılar. Fakat güvenilir olmayanın dini de olmaz.” (a.g.e, h. No: 8436) Zira ülkede huzur, zenginlik, barış, bunlarla ilgili politika ve sosyal barış istiyorsak, önce bu yapıya karşı dikkatli olmalı ve bunlara olan itimadımızı gözden geçirmeliyiz. Çünkü millet oynanan bu art niyetli oyunun farkına varıp, birbirlerine güç vermezlerse öndeki makam işgalcisi elitler, her şarta ortamı kendilerine evirir milleti tahakkümü altında tutmaya devam eder.. Ahlaki tavrı belirginleşmiş yaşadıkları yerlere aidiyet bağı ile bağlı; toplumun ileri gelenleri, yani yöneticiler, medya yüzleri, adaleti temsil edenler, öğretmenler, üretenler, yazarlar vs. Hakkı tutup, milletin yararını gözetip adaletle hükmederlerse itikatlarının sağlam olmalarından emin olurlarsa toplum ilerler ve müreffeh bir yaşantıya sahip olur. Ahlaklı ve vicdanlı yöneticiler toplumun teminatıdır. Bu kadar açık, net ve basit bir anekdottur, toplumların ihtiyaç duyduğu insanca yaşama ve yönetilme isteği, asla bilindiği türden “derin yapılar” oyunlar, kavgalar vs gerektirmez. Milletin hissiyatını benimseyen ahlak ve vicdan sahibi bireylerin yönettiği, demokrasilerde her ne varsa adaleti temsil eder, pozitif hukuku geliştirir, içinde olduğu toplum da böyle bir atmosferde gelişir.
Eğer biz millet olarak bu şerli ve ihtiras hastası, insanlık ayıplarına karşı tutumumuzu sağlam, vizyonumuzu doğru çizgide, daha ileriye taşımayı tesis edecek düşüncelerle aklı üstün kılar isek yönetimde, İnsanlığın ve hatta çevrenin gereksinimlerinde belirleyici olan kapitalizmin kölesi, işbirlikçisi elitler değil, Anadolunun evlatları olan bizler oluruz. O halde ahlak ve vicdan sahibi bu vatanın öz evlatları, hak sahipleri olan bizler hiçbir suretle taviz vermeyeceğimiz, insanlık ve çevre değerleri ile yeni atacağımız her adım doğruyu işaret etmelidir. Öyleki her kes şahit olsun insanlık tarihi nasıl doğru yazılır ve insanlık gelişen değerleri ile nasıl yükselir?
Araştırmacı/Yazar
Memet Raşit KILIÇ…