YÖNETİCİ AHLAKI NASIL OLMALIDIR?

Dünden bugüne himayelerinde bulunan halkları istismar etmemiş, kaynaklarını tüketmemiş, yetimlerin bakına tenezzül etmemiş, heva ve hevasatı uğruna milleti inim inim inletmemiş adil ve müreffeh bir hayat yaşamaları uğruna sorumlulukla görevini yerine getirmiş yöneticilerin ön plana çıkan özellikleri genel olarak şöyle sıralanabilir; Güvenirlilik, Kararlılık, Çalışkanlık, Şeffaflık, Karizma, Empati, Affedicilik, Problem Çözmek, Bilgi ve Tecrübe birikimi, Adil Olmak, İletişime Açık Olmak vs. Bu özellikleri “Yönetici Ahlakı” diye kabul edebiliriz. Bu şekilde ahlak kavramının alanını genişletmiş oluruz. Ancak Yönetici Ahlakı nasıl olmalıdır şeklinde hassasiyetle üzerinde durulup yöneticileri bilinçlendirmeye yönelik çalışmalara pek nadir rastlayabiliyoruz. Rastlanılan çalışmalarda da asr-ı saadetin kahramanları Hz. Muhammed (s.a.v), Hz. Ebubekir, Hz.Ömer, Hz.Osman ve Hz.Ali’nin göstermiş olduğu örnek niteliğindeki yöneticilik tarzları yeterince ele alınmamış. Aynı şekilde üç kıtaya altı asır adaletle hükmeden Osmanlı padişahları nın yöntem ve anlayışları da örnek teşkili olarak değerlendirilmemiş. Bu yüzden bu hususta ayrıca çalışma yapmak lazımki, günümüz yöneticileri daldıkları gaflet uykusundan uyanıp milletin sırtından inip milletin nefes almalarına vesile olsunlar.

Günümüzde yöneticiliğe ehil olmadığı halde menfaat ve ihtiraslarının müptesı olan elitler bu ağır görevi talep eder ve bu makamları binbir riyakarlık örnekleri sergileyerek gasp eder ve akabinde huamasızca istismar eder. Bu kişilere yöneticilik vermeden önce durumlarının iyice tahlil edilmesi zaruri bir gerekliliktir. Zayıf, güçsüz, merhametsiz, zalim, menfaatçi, kibirli birini belediye başkanı yaparsanız topluma zulmetmiş olursunuz. Ülkemizde %99’u Müslüman halktan oluşan bir yerde Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’ i örnek almamız bizim ve insanlığın mirası ve hakıdır. Rasulallah (s.a.v.) döneminde yönetici olacak bireylerin tespit edilip toplumda gerekli yerlere getirilmesi, kendi  talepleri doğrultusunda değil de ortak akıl ile  tain usulü ile gerçekleştirilmiştir. Ebû Zerr’in (ra) Hz. Peygamber’e “Ey Allah’ın Rasûlu! Beni vâli tayin etmeyecek misin? sorusuna, elini onun dizine vurarak cevap vermiş ve “Ey Ebû Zerr! Sen zayıfsın. Kendim için ne istersem senin için de onu isterim. Sakın iki kişiye dahi emirlik yapma. Zira yöneticilik bir emanettir ve kıyamet gününde perişanlık ve pişmanlıktır.” buyurmuştur. “ (Müslim, İmâre)
başka bir olayda benzer bir durum yaşanmıştır. Ebû Mûsa el-Eşarî’nin amca oğullarından iki kişinin onu aracı kılarak Rasûlullah’ın (s.a.v)’in yanına gelip yöneticilik istemeleri anlatılmaktadır. Hz. Peygamber’in bu konudaki tavrı ise gayet açık ve nettir. Bu meselede onlara verdiği cevap şöyledir: “Biz işimizde onu isteyeni tâyin etmeyiz.” (Müslim, İmare)

Makamlar emanettir ve emanetin de ehline teslim edilmesi gerekir. Bu taksim işide ehemmiyet gerektiren bir vazifedir. Yönetim makamını yönetimde adilce vazifeni icra et diye seçtikleri yöneticilere veren halkın bundan sonraki beklentisi bu yöneticilerin, diğer mekanizmaların yönetiminde liyakatli kişilerin iş başına getirilmesi beklentisidir. Ahlaki bir yönetim mekanizmasının oluşturulup toplumun huzur, refah ve güven içinde idare edilmesi isteniyorsa, kesinlikle hatır ve gönül işleri hesaba katılmamalı. Üzülecek, kızacak demeden ne gerekiyorsa onu yapmalı. Hakkı gücendirmeden halka hizmeti prensip edinmelidirler. Peygamber efendimiz bunu yapmış ve başarıları günümüze dek asr-ı Saadet nitelemesi ile ulaşabilmiştir.

Yöneticilik meşakkatli bir vazifedir, öldükten sonra dirilip hesaba duracağına iman edenler için ateşten gömlektir. Fedakârlığı, çalışıp çabalamayı, herkesten çok çalışmayı, az uyumayı, merhametli ve adil olmayı gerektirir. Yönetme ve makam hırsı ehil olmayan insanı rotadan çıkarıp gurur ve kibrin esiri kılar. Nefsi emareye mahkum kılıp , haksızlık yapmaya ve zulüm el abad olmaya iter ama abad olamaz berbat olur.  Bu sebeple yöneticiliği ehil olmayan arzu etmemelidir. Lakin yönetme görevi de verilirse, yöneticiliğe layık bulunulursa o takdirde de görevi alıp en güzel şekilde ifa etmeye çalışmak bir zorunluluktur.Nebi (s.a.v)’in  sünneti ; yönetmeyi istememek, verilirse de almaktır.

Hadislerde yöneticilere  âdil ve zalim olma açılarından iki hususa dikkat çekilmektedir. Bunlardan en meşhur olanı “Kıyamet günü insanlar nezdinde Allah’ın en sevdiği kişinin âdil imam, en çok buğz ettiği ve mekân olarak kendisine en uzak kişinin ise zalim imam (yöneticiler) olduğu”nu belirten hadistir. Hz. Peygamber tarafından adaletli yöneticiler için verilen büyük bir müjde ise; “Adil imamın (yöneticinin) Allah’ın gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı günde Allah tarafından gölgelendirileceği” dir.

YORUM EKLE