Kategoriler

İSLAMIN SOSYAL BOYUTU VE SOSYALİZM

İslam'ın “sosyal” boyutu, sosyalizminkinden oldukça farklıdır. Aradaki en belirgin fark, İslam'ın bireye ve cemaate toplumun düzeninin sağlanması üzere zekat, sadaka ve hayırseverlik sorumluluğu yüklerken, sosyalizmin “düzen değişikliği” istemesidir. İslam inancında “ Komşusu aç iken tok yatan, bizden değildir.” Hadisinin işaret ettiği,  bir Müslümanın “aç yatanlar”a ve tüm diğer muhtaçlara karşı kayıtsız kalamayacağının ilanını bireysel çabalarla topluma maal edip adaletli bir toplumsal yaşam talep eder. Sol’da ise, sosyal adaleti hep devlet eliyle sağlamak ister. Onun de “komşusu aç iken,” “nerede bu sosyal devlet!” der.

Bireyden bağımsız gerekirse zor kullanmak üzere,  adaletli bir toplumsal yaşam için  devleti görevli kılar. Ne varki gelişen dünya düzeninde milyonları aşan nüfus sebebi ile sosyal devlet her şeye yetişemeyeceği gibi, bir dindarın kendi üzerine düşen hayırseverlik sorumluluğunu tümüyle devlete yıkması da islam anlayışına göre ahlaki bir tutum değildir. Müslümanlar inançları gereği bireysel olarak kapitalizmin insan hayatında meydana getirdiği maddi, manevi, sosyo-politik alandaki tahripleri hadis ve ayetler ışığında telafiye uğraşır, kapitalizmin vicdansızlığına hiç bir Müslüman kayıtsız kalamaz kalmamalı, savunmaz, savunmamalı.

Bugün bütün insanlar; insanlık namına ortak paydada buluşup, Komşusu aç iken, bu sömürü düzenini yıkmak için devrimcilik yapmayan, bizden değildir diye her şeraitte yüksek sesle haykırmalı ve uğraş vermelidir. Ayn Rand gibi bencillik savunucuları kapitalizmi gerçekte, fakirlik değil sadece zenginlik üretir kandırmacası ile kişisel Servette ve  hırslara hitap ettiğinden kapitalist düzen nefsine köle olmuş kişilerce benimsenmiş gücüne güç katarken toplumun belini büküp Zengin, fakir arasında telafisi na mümkün bir uçurum meydana getirmiştir. Ancak İslam'a sosyalist bir yorum getirenler, Hz. Peygamberin ünlü hadisine sık sık atıfta bulunur: “Fakat Bu fark o kadar büyüktür ki, çoğu sosyalist hayırseverliği bir rakip ve hatta düşman gibi görmüştür. sosyalist anlayışın mensuplarından Engels “Hıristiyan burjuvazinin ikiyüzlü hayırseverliğine”  lanet okumuş, Oscar Wilde “hayırseverlik, çok sayıda günahın anasıdır” demiştir.

Bunun günümüz Türkiyesi'ndeki yansıması da solcuların “sadaka” kavramına karşı kullandıkları nefret ve aşağılama dilidir. Sosyalistler  fakirliğin kapitalizm tarafından aç gözlülükleri sebebi ile “meydana getirdiklerini” savunur, hayırseverliğe karşı çıkar ve illa “düzen değişikliği” isterler. Nitekim kapitalizmin amacı “zenginleri daha zengin, fakirleri daha fakir” yapmakta, çünkü birilerinin cebinden haksız yere aşırdıklarını ötekilerin ceplerine girmesini sağlamaktadır. Bu varsayımla düşünüp beyanlarda bulunan Karl Marx, kapitalist ülkelerde zengin ve fakir uçurumunun giderek açılacağını, bunun da devrimlere yol açacağını öngörmüştü. Kapitalizmde en temel ve mutlak suretle mücadele edilmesi gereken sorun, zenginliği gittikçe yayarak herkese ulaştırmayıp, toplumun büyük ekseriyetini aç bırakıp ekonomik gücü bir avuç elitistin eli altında toplamasıdır. Bugün baktığımızda kapitalist düzenle mücadele etmeleri beklenilen ülke iktidarları, kapitalizme boyun eğerek Kapitalizmin temel motoru olan “piyasa”nın yanına “sosyal” mekanizmalar koyma arayışı içerisinde oldukları görünüyor.

Marksist ekonomilerin çöküşünden gereken ders iktidarları bu düşünceye sevk etmekte olduğunu düşünüyorum. Onun için  Batı'da, son dönemlerde, dindarlar ve muhafazakarlar, kapitalizm ile mücadele etmeden, açtığı yaraları kapatmak üzere sosyal devleti genişletmeye çalışarak sivil hayır kurumları (aşevleri, yurtlar, hastaneler, vakıflar) yoluyla ihtiyaç sahiplerine doğrudan el uzatmayı tercih ederek pansuman niteliğinde çözümler üretmektedirler. Bu yolla ortaya çıkan durumu “sosyal toplum”, olarak tanımlarlar. İslam ve sosyalizm her nekadar zıt kutuplarda varlık mücadelesi verselerde farklı yollardan insanlığın yararını gözetip, insanca yaşatmayı benimsediklerinden ortak noktada buluşurlar. Lakin Bize göre hem bireysel vicdanın hem de toplumsal bağların İslami hükümlerin baz alındığı bu doğrultuda politika üreten devletler ancak  büyük sosyal devlet hayaline kavuşacaklardır.

Araştırmacı/Yazar 
Memet Raşit KILIÇ…

Yorumlar